30 Haziran 2010 Çarşamba

nina warmerdam..


yine tam benlik..
güzel dikişler.. güzel ayrıntılar.. 
oldukça minimal..
renkler sevdiklerim..

ışık.. yansıma.. ışık saçan..


naoko ogawa'nın tasarımlarını berlin'de görme şansım olmuştu.. çok çok beğenmiştim.. özellikle bu kolleksiyonu gerçekten alıp takma duygusunu kabartıyor..

naoko'ya göre; takıyı, giyilebilir ve vazgeçilmez hale getirmek için;
*kişisel hareketi kısıtlamaması.. (oturmak, yürümek,.. )
*sosyal fiziksel hareketleri engellememesi.. (sarılmak, öpüşmek, ..)
*çevresel değişikliklerden zaman içinde etkilenmemesi.. (rüzgar, yağmur, güneş, ..)
*duygusal değişikliklere uyum sağlaması.. gerekirmiş..
haksız da değil doğrusu.. aslında bunlara bir çok şey daha eklenebilir.. yada hepsi silinip sırf sevdiniz diye alıp takabilirsiniz.. mesela, ben bu üsttekileri çok sevdiğim için alabilirim :))) takmama bile gerek olmaz o ışık oyunlarını görmek yeter..



natalie b coleman..


natalie b coleman.. tesadüfen gördüğüm genç bir tasarımcı.. onda, ipek üzerine yaptığı primitiv, serigrafi baskıları en çok ilgimi çeken oldu.. st martins, mezunu olması tabiki dikkat çeken başka bir unsur..


baskıları oldukça kendine özgü.. kullandığı renkler, bu kolleksiyonunda siyah, beyaz ve gri tonlarında gidip gelirken, arada kullanılan pembe ve turuncu da canlandırmaya yetmiş.. bende çok severim bu iki rengi birlikte.. onun bu eklektik yaklaşımı sanırım ileriki günlerde ismini duymamızı sağlayacak..

29 Haziran 2010 Salı

hazal'a teşekkür..


tasarım:ADREAN BLOOMARD

pazar günü telefonum çaldı..
çok uzun zamandır görmediğim ve özlediğim özlemcim ..
bana demez mi ''didem sabah gazetesinde hazal yılmaz senin blogunu tavsiye etmiş..''
hazal yılmaz benim çok çok uzun zamandır takip ettiğim ve yazılarının abonesi olduğum.. bana berlin aşkı aşılayan sevimli kız..
üzerine birde adrean bloomard'ı sevdiğini söyleyince daha mı çok sevdim ne..
hazal'ı okumayı seviyorum.. onunda beni sevmesini ayrıca seviyorum.. :)))

28 Haziran 2010 Pazartesi

sanat eleştiridir..


sanat eleştiridir..

aslında meryl smith'in yaptığıda kısaca bundan ibaret..
yüksek konumlandırılan markalara farklı bir bakış..
ne yaparsanız takarız.. ne dikerseniz giyeriz..

giymek için değil.. seyretmek için..


Violise Lunn, Kopenhag'da tasarım okumuş sonra kendi atölyesini açmış.. onun fantastik kolleksiyonu aslında gelinlikler ve günlük giysiler üzerine kurulu.. ama kumaşların ve sanatın o kadar içinde ki, yaptığı kağıtdan ayakkabılar ve giysiler ilk görüşte insanı içine çekiyor.. sanki masalların içinden fırlamış.. dokununca kaybolacakmış yada kırılacakmış gibi hassas ve etkileyici.. hepsi birer sanat eseri.. yakından görmek çok istedim doğrusu..

25 Haziran 2010 Cuma

Francesca Castagnacci..


ayakkabı modasının varacağı son noktayı merak ederken, karşıma Francesca Castagnacci çıktı.. ışık oyunlarını görünce dayanamadım şöyle bir baktım..
Francesca Castagnacci; oldukça devrimci, modanın içine sanatı fazlasıyla sokan italyan aksesuar tasarımcısı.. onun son projesinde işin içine, ışık ve göz oyunları girmiş.. yaptığı şapka ve ayakkabı tasarımlarında; özel optik lifli kumaşlar kullanmaya başlamış.. kullandığı kumaş teknolojisi aslında daha teknolojik alanlarda kullanılıyormuş.. onu ayakkabıya uyarlaması, karanlıkta farklı ışık oyunlarına yol açan enteresan görüntülerin çıkmasını sağlamış..
aslında günümüzün her geçen gün gelişen tekstil teknolojisi bu optik ve led kumaşların üzerine fazlasıyla gitmeye başladı.. bu luminex kumaşları kullanan çok marka olmamasına rağmen ben yakın zamanda patlamasını bekliyorum.. tabi bence francesca'nın da bunu aksesuar boyutuna taşıması oldukça yaratıcı olmuş..

lacoste'un sanatla birleşmesi..

Porcelain POLO (detay)

büyük markaların sanatçı ve tasarımcılarla çalışmaya başlaması 2 taraf içinde bence olumlu sonuçlar doğuruyor.. bir sanatçı için daha fazla tanınma.. kendini gösterme ve sponsorluk imkanı tanırken.. marka içinde bir sorumluluk projesi ve itibar şeklinde ilerliyor..
lacoste da, belki de böyle bir sebeble, güzel bir işe imza atmış.. 2010 yaz kolleksiyonunda, çinli sanatçı Li Xiaofeng'la çalıştı.. çıkan sonuçlar, 2 taraf içinde farklı deneyimler sağlamış gözüküyor ...


Li Xiaofeng genç bir sanatçı.. aslında seramiğe geçişi çok yeni.. ama sanat alanındaki disiplini onu hiç de yeni gibi gözükmesini sağlamıyor.. ortak proje çok iyi uygulanmışa benziyor.. xiaofeng projesini yaparken, Kangxi Dönemi (1662 - 1772 AD) ve Qing Hanedanı (1644 - 1911 M.) döneminden lotus ve çocuk tasarımları ile mavi ve beyaz parçaları ana tema olarak belirlemiş.. lotus bataklıktan çıkıp büyüdüğü için saflık ve yeniden doğuş simgesi olmuş.. bebek görüntüleri ise o dönem olan büyük bebek ölümlerinden dolayı doğurganlığı simgelemek ve arttırmak için kullanılmış.. 


Porselen Polo'lar Paris'te 25 Haziran'da Musée des Arts et Métiers'de sergilenmeye başlanacak.. yani bugün açılış var.. yaptıklarını ''post oryantalist'' diye tanımlıyor.. çünkü geleneksel çin üniformalarını, geleneksel formlar ve renklerle; lacoste'u tekrar tasarladı.. projenin başarılı olup olmadığını yakında okuruz heralde..