27 Ekim 2009 Salı

camilla skovgaard..





istanbul'da harvey nichols'da satılan camilla skovgaard'lar, bu sene bütün moda çekimlerinde, dergilerde... yerlerini almış durumda.. büyük bir yükseliş trendinde bence.. camilla aslında danimarka'lı.. londra'da tasarım üzerine sağlam bir eğitim almış.. bir çok ödül sahibi.. şimdi 17 ülkede ayakkabıları satılıyor ve bir çok ünlünün ayağında..

25 Ekim 2009 Pazar

fashionable istanbul...

uzun zamandır çok büyük istekle ve merakla beklediğimiz fashionable da bitti.. cavalli ile açıldı.. missoni ile kapandı.. her kez çok şey yazdı.. çizdi.. beğenildi.. beğenilmedi.. büyük çok büyük paralar harcandı.. boğazın bizim alışık olduğumuz muhteşem görüntüsü, kulak misafiri olduğum yabancılar tarafından çok büyüleyici bulundu.. konuşulan her şeye rağmen yine de çok güzeldi..

açıkçası ben sadece açılışa gidebildim.. bütün hafta sonu yazılanları okudum.. biletim olmasına rağmen ilk günün verdiği sıkıntıyla tv' den diğer defileleri izledim.. inanın tv' den izlemek daha iyiydi.. bütün milletin gerçekten bu konu da söyleyeceği ne çok şey varmış onu gördüm..

cavalli'nin defilesi bitimin de, gözümün önün de ıslık çalıp , ayak da alkışlayanlar.. ertesi gün gazetelere manşet manşet, biz bunları biliyoruz.. eski kıyafetleri getirmiş.. hatta bundan bende de var diye açıklamalar yaptılar.. :)) gerçekten çok komik..

defileye serdar'la iş çıkışı biraz daha özenli bir şekilde zar zor yetiştik.. ama o da ne.. kendimi çırağan da bir düğün davetinin içinde hissettim.. bununla igili en güzel yazıyı.. hatta tamamen serdar'la konuştuklarımızı.. milliyet yazarı Melis Alphan cumartesi günkü milliyet gazetesinde dikiz aynası adlı köşesinde ''kıyafet histerisi'' adı altındaki yazısın da o kadar güzel anlatmış ki.. mutlaka okumalısınız..


önce girişten başlayayım.. o kadar çok davetliye ve kendini gösterme hallerine çok dar, küçük tıkış tepiş diyebileceğim bir alandı.. dolmabahçenin önünde denizin üstünde bir adacık oluşturulmuş.. ama problem girişten başlıyor tabi ki.. aslında hata bende lcv vermediğim için girişte kayıt biraz uzun sürdü.. hatta ben kayıttayken sistemleri yaklaşık 15 dakka kilitli kalıp hiç bir şey yapılamadı.. bu arada ben sistemin gelmesini beklerken, kafamın üstünde yasemin kozanoğlu.. '' ben yasemin kozanoğlu içeri girmem için ne yapmalıyım'' diye üzerimden, kayıt yapan, artık kaprislerden bıkmış kıza atladı.. kızda sistemin tıkanmış olduğunu ve sırada beklemesini, sistem açılınca yardımcı olacağını iletti.. sanırım bu bütün bu kişilerin ortak sorunu.. herkez onları tanımalı ve herkez onlara gereken ihtimamı göstermeli.. neyse büyük bir sıkışıklık içinde içeriye girdik.. ama ilerlemenin imkanı bile yok diyebilirim.. kırmızı halı gerçekten bence defileden çok iz bırakacak.. o ne kılıklar.. o ne tarzlar.. aman tanrım.. tekrar ediyorum melis alphan mutlaka okunmalı..

adım atmanın mümkün olmadığı bir kalabalık.. mahşer yeri gibi.. hadi dedim serdara.. ilerleyelim defilenin olacağı yere geçelim kendimizi bu sıkışıklıktan kurtaralım.. yeni ekliyorum bunu yazmaya unuttum.. o sıkışıklıkta beklenen oldu.. denize bir kız düştü.... ''lütfen baakaabilirmisiniiiz..'' diye tiz bir ses yükseldi.. biz önce anlamadık.. sonra farkettik.. sanırım gereken müdahale hemen yapıldı.. kaldığım yerden yazmaya devam edeyim.. herkez birbirini öylesine delecek gibi süzüyordu ki anlatamam.. oralardan sıyrılmak oldukça zor oldu.. sonra denizin ortasındaki platforma kendimizi zor attık.. içeri girdiğimizde herkez kokteylin olduğu bahçedeydi..

sadece defilenin olacağı ayna platformu ovup temizlemeye çalışanlar vardı.. hiç leke kalmasın diye başlarındaki bodyguard kılıklı çavuşları korkunç şekilde bağırıyordu.. tabi o ovulan yerler konuklar içeriye girdiğinde sevgili ünlülerimizin resimlerini çekmeye çalışan magazinciler tarafından kirletildi.. onlara bodtguardımız ne yazık ki engel olamadı.. denizin üstündeki platform yüzlerce konuk içeriye girmeye başladığında hem sallanmaya ve hafif baş döndürmeye başladı.. hem de çevresinde ki naylon camlar sebebiyle sera etkisi görmeye başladı.. bir ara serdar'la burası çökse ne olur acaba diye kurmaya bile başladık.. sanırım ülkemizin creme de la creme tabakası o pırıltılı şaşalarıyla sular altın da kalırdı :))) o elit tabaka birbirini ite kaka içeri girdi.. hatta bir ara orada ben oturacağım, benim yerimi kapmışlar diye bile ufak tefek atışmalar oldu.. :)) o guruh girdikçe göremediğim kılıkları daha iyi inceleme fırsatı buldum.. ali ağaoğlu ve kız arkadaşı önümüzdeydi ve gözlerime inanamadım.. gerçekten düğün var.. ve gelinin en yakınları.. hande ateizi onların sırasında demet ve ibrahim kutluay çiftiyle beraber oturuyorlardı.. demet kutluay, nadir gördüğüm en sade giysililer içinde bulunan gruptandı.. hande ateizi leopar straplez elbisesiyle kavgalı olduğu magazin basınına gülücükler dağıttı.. onun arkasında deniz berdan.. ben sanki o giysiyi onun üzerinde görmüştüm :)) anlatmakla bitmez sanırım.. gerçekten tuvaletlerle gelenler vardı.. inanılmaz..



karşı sırada yıldırım mayruk ve hakan yıldırım bir arkadaşıyla birlikte yan yana oturuyordu.. sanırım yine en güzel ece sükandı.. bu arada gerçekten herkez mini etek giymemeli.. hatta bu kanun olmalı.. özellikle belli bir yaşı geçmiş olanlar.. uzun çizmeler de öyle.. moda .. evet moda, ama olmaz yaaaaaaa..

defile o kadar geç başladı ki.. saat 21.00 yazan defile her zaman ki gibi türk usulü 22.00 yi buldu.. yerlere bir türlü yerleşilemedi.. ayak da sohbetler bitmedi.. dışarı da kendilerini gösteremeyenler, bu sefer içeri de gösterme yarışına girdi.. defileyi bile, saatin de başlatamadık yani.. sıcak bastıkça bastı tabi.. ayakta bir itiş kakış.. oof sormayın.. çok sıkıntı.. sonun da başladı.. defileyi lily donaldson açtı. 4.sırada jessica stam çıktı... yaklaşık 25 dakka sürdü.. bu arada defilenin ortasında, platformdaki ayna çatır çatır çatladı.. ayna defile de çok güzel yansımalar yarattı.. ben güzel fotoğraflar çekebileceğimi düşünmüşken hiç çekemedim.. ancak bu koyduklarımı aradan seçebildim.. defilenin ortasına gelindiğinde, ortalık karardı, 4 perde indi ve roberto cavalli'nin şeref sunumu kıvamın da bir video oynatıldı... videoda neredeyse bütün ünlüler vardı.. hale berry, sharon stone, jennifer lopez, mischa barton, elizabeth hurley, victoria beckham, diane kruger.. ve bolca roberto cavalli ve karısı eva cavalli.. bu ünlüler geçididen sonra perdeler kalktı ve defile devam etti.. sonun da da mankenler final walk olarak tek sıra yürüdüler ve sonun da eva ve roberto cavalli selam verdiler.. ve bitti.. sonra çıkış izdahamı :))
sonun da cavalli için yapılan parti de de akıl sır erdiremediğim şeyler olmuş.. cavalli ile tanışmak için, gerçekten müzmin bekarlarımızdan ömer karacan'ın ismini verip, ben ömerin eşiyim diyenler bile olmuş.. gazetelerin yalancısıyım.. :)))

ben gerçekten bir şeyleri öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum.. daha çok sanat olmalı.. daha çok sergi olmalı.. daha çok okumalı.. daha çok bir şeyler yapılmalı.. belki o zaman bizde milano, londra, paris, newyork arasına girebiliriz.. bizde de 5 tane değil belki 100 tane defile yapılır.. aslın da yazılacak çok şey var.. geçen gün kuaförde elime alem dergisi geldi.. şöyle bir bakındım.. sonun da çok büyük asilzadelerimizden birisiyle bir en'ler röportajı vardı.. ( kim olduğunu duysanız inanamassınız ) işte.. en sevdiğiniz 3 yer..
en sevdiğiniz 3 restoran..
en sevdiğiniz bir şeyler bir şeyler...
en sevdiğiniz müzisyenler sıralamasında 3. sırada serdar ortaç vardı..
gözlerim yerinden oynadı..
evet sanırım zevkleri de biraz geliştirmek gerekecek..




cavalli eski sezonunu gösterse de, vivienne (bayıldığım.. çok sevdiğim kadın ) defilesi yazılanlara göre sönük geçse de, yavaş yavaş moda adına da bir şeyler olmaya başlayacak.. o günleri de görmek istiyorum diye yazıyı bitirmek istiyorum..

21 Ekim 2009 Çarşamba

malene birger







malene birger, danimarka'da tasarım okumuş.. bir çok firmada tasarımcılık yaptıktan sonra, danish design award ödülünü almış.. 2003 de de ilk kendi adına kolleksiyonunu çıkarıp firmalaşmış.. şimdi danimarka'nın büyük firmalarından biri.. ayrıca sosyal sorumluluk adı altında unicef'lede çalışmalarını sürdürüyor.. sadece giysi değil.. bunun yanında çanta, ayakkabı, aksesuar kolleksiyonları da var.. 15 ülkede de satış mağazası da mevcut..

kerrie luft







kerrie luft.. ingiliz ayakkabı tasarımcısı.. en son kolleksiyonun adı ''nouveau''.. art nouveau'nın, karakteristik, naturel ve organik formları özellikle topuklarda ilham kaynağı olmuş.. o kadar inceler ki.. sanki bir dalın üzerinde duruyor gibi.. o yüzden de malzeme olarak titanyum kullanmış..

tim hamilton







2007 yılında CFDA’nın swarovski for menswear ödülünü alan Tim Hamilton, gelecek vaad eden yeni nesil tasarımcılardan... kadın kolleksiyonunu yeni hazırlamaya başladı.. hazırladığı erkek kolleksiyonlarındaki başarısını bence kadın kolleksiyonunda da sürdürmüş.. ben çok beğendim.. hepsi ayrıntılı ve birbirinden özellikli..

19 Ekim 2009 Pazartesi